Newsweek Dergisi Katolik Yazarı İslam’ın Salgın Hastalıklara Bakışını Yazdı
26 Mart 2020Koronavirüsten Sonra Nasıl Bir Dünya Olacak?
28 Mart 20205 Soruda ‘Koronavirüs Salgınında Çocuklar’
SETA, yeni tip koronavirüsün çocuklar üzerindeki psikolojik etkilerinin nasıl azaltılacağına yönelik ailelerin en çok merak ettiği 5 soru ve 5 cevaptan oluşan çalışmayı yayınladı.
- Okul öncesi dönem çocukları bu süreçten nasıl etkilenir?
- Koronavirüs salgını çocuklara nasıl anlatılabilir?
- Çocukların sürece dair endişelerini azaltmak için neler yapılabilir?
- Evde kalma süreci çocuklar ile nasıl yürüyecek?
- Açık havada yapılacak ne tür etkinlikler ile sürece katkı sağlanabilir?
1. Okul öncesi dönem çocukları bu süreçten nasıl etkilenir?
Yetişkinlere ve özellikle ileri yaştaki bireylere göre daha az etkilendikleri düşünülse de çocuklar da bu süreçten etkilenmektedir. Özellikle çocukların taşıyıcı olması tehlikesi nedeniyle koruma amaçlı eğitime geçici süre ara verilmiştir. Okul öncesi dönem çocuğu olarak adlandırılan 3-6 yaş arası çocuklar detaylı bilişsel değerlendirmeleri henüz yapamadıkları Piaget’in işlem öncesi döneminde bulunmaktadır. Dolayısıyla bu tarz toplumsal, küresel vakaları anlamak, anlamlandırmak mantıkları yerine sezgilerini kullandıkları için çocuklar için zor görünmektedir. Okullarda eğitime ara verilmesini anlamlandıramamaları ve evde ebeveynleri ya da bakımlarını üstlenen yetişkinlerle daha çok zaman geçirmeleri, çocukların kaygı durumlarında artışa neden olabilir ve bu beklenen bir durumdur. Toplumda bilinmeze yönelik kaygının yoğun olduğu bugünlerde elbette bu duygular çocuklara da yansıyacaktır. Çünkü çocuklar gözlemleyerek, izleyerek öğrenirler ve davranışlarını şekillendirirler. Buna bağlı olarak uyku düzensizlikleri, yeme bozuklukları, hırçınlık, tırnak yeme gibi davranış problemleri, ruhsal veya bedensel sıkıntıların ortaya çıkması olasıdır.
Koronavirüs, hayvanlarda yaygın olarak görülen bir virüs türü. Virüsün dört alt türü var. Ender olarak hayvanlardan insanlara bulaşabiliyor. Hayvanlardan insanlara bulaştığında oluşan hastalığa “zoonoz” deniyor. Koronavirüsün insandan insana bulaşabilen türünün ilk örnekleri 2003 yılında ortaya çıkan SARS ve 2012 yılında Suudi Arabistan’da ortaya çıkan MERS salgınlarında görüldü. Şu anda gündemde olan tür ise SARS ve MERS salgınlarındaki türden farklı; daha önce tanımlanmamış yeni bir tür. Yeni ortaya çıkan bu koronavirüs türüne verilen isim “2019-nCoV”. Hastalardan elde edilen numunelerdeki virüsün elektron mikroskobu ile çekilen ilk fotoğraf görüntüsü Çin Hastalıkları Kontrol ve Önleme Kurumu (CCDC) tarafından 27 Ocak 2020’de yayınladı. Fotoğrafta da görüldüğü üzere virüsün yüzeyinde onu kaplayan bir halka görülüyor. Bu kısım “taç” anlamına gelen “korona” kelimesi ile ifade ediliyor.
2. Koronavirüs salgını çocuklara nasıl anlatılabilir?
Öncelikle amacımız çocukları korkutmak ve kaygılandırmak değil; bilinçlendirmek ve rahatlatmak olmalıdır. Bu süreçte doğru olan, çocuktan bilgi saklamak değil; aksine çocukla bilgi paylaşmaktır. Ancak bunu yaparken çocukların neler bildiklerini değerlendirip ardından içinde bulundukları gelişimsel seviyeleri göz önünde bulundurarak gereksiz ve fazla bilgiye maruz bırakılmadan açıklamalar yapılmalıdır.
Virüsün ne demek olduğunu bir resim ya da çocuğun yaşına uygun, onu korkutmayacak bir görsel ile somutlaştırarak anlatmak etkili olacaktır. Özellikle okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden çocukların sık sık grip, nezle gibi hastalıklardan geçtikleri düşünülürse bu hastalıklardan örnekler verilerek açıklamalar yapılabilir. Elleri sık sık yıkamanın, meyve ve sebzeleri yeterli bir şekilde tüketmenin önemi; ellerin ağız ve buruna götürülmemesinin gereklilikleri; parmak oyunları, resimli çocuk kitapları, çocuk şarkıları vasıtasıyla ve hatta teknolojiyi işin içine katarak birkaç dakikalık kısa videolar ile anlatmak etkili bir yol olacaktır.
3. Çocukların sürece dair endişelerini azaltmak için neler yapılabilir?
Egosantrik (benmerkezci) özelliklere sahip olan ve çevrelerinde olup biten her şeyin odak noktasında kendilerini gören okul öncesi dönem çocukları bu kaygı ve panik hâlinin sebebi olarak kendilerini görebilirler. Çocuklar okulun kapalı olmasının, anne babasının işe gitmemesinin ya da sınırlı gitmesinin sebebi olarak kendini sorumlu tutabilir. Virüsün ne olduğunu; neden okula gidilmediğini; neden parka, gezmeye, misafirliğe gidilmediğini açıkça ve net bir şekilde anlatmak, endişelerini bir nebze de olsa azaltacaktır. Geleceğe dair süreci henüz bilemesek bile daha olumlu ifadeler kullanmak da kaygı düzeylerini hafifletecektir. “Bize hiçbir şey olmaz” şeklinde kesin cümleler kurmak yerine, gerekli önlemleri almanın öneminden bahsederek süreci güvenli bir şekilde yönetmek gerekmektedir. Günlük hayat temposundaki değişimler çocuğun evdeki uyku, yemek, oyun gibi rutinlerini değiştirebilir. Bu durum çocukların ruhsal durumlarının değişimine, olumsuz tutum ve saldırganlık gibi problem davranışların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu rutinleri bozmamak, ev içinde günlük rutin hazırlamak oldukça önemlidir. Özellikle fiziksel aktivite içeren faaliyetlerin rutinlere aktarılması, hem çocukların bedensel gelişimlerine hem de ruhsal durumlarına olumlu katkı sağlayacaktır. Çocuklar rutinleri sever ve bir sonraki adımı bilmek ister.
4. Evde kalma süreci çocuklarla nasıl yürüyecek?
Eğitime ara verilmesi, oyun ve atölye gibi toplu etkinlik alanlarının kapatılması ile birlikte evde kalma süreleri de artmıştır. Ailelerin en çok merak ettiği, hatta zaman zaman endişelendiği konu ise evde çocuklarla gün boyu neler yapılabileceğidir. Bu sorunun cevabı ise her zamanki gibi çocukla nitelikli zaman geçirmektir. Birlikte geçirilen zaman sürecinde ebeveynin çocuğu ile aktif vakit geçirmesi gerekmektedir. Örneğin; çocuğun yaş ve gelişim özelliklerine uygun olarak kısa bir kutu oyunu oynamak, ebeveyn-çocuk arasındaki ilişkiyi-iletişimi-paylaşımı arttıracak, bağlanmayı kuvvetlendirecek faaliyetlerdir. Kitap okunuyorsa kendini tamamen o kitaba ve çocuğa vermelidir. Boyama yapıyorsa eline bir fırça alıp çocuğu ile boyamalıdır.
Ancak bu tüm gün boyunca sürekli çocuk ile etkinlik yapmak, oyun oynamak zorunda olunduğu anlamına gelmemelidir. Çocukları evde mevcut olan günlük rutin işlere dâhil etmek, çocuklar için hem keyifli hem de ebeveynlerin işini kolaylaştırıcı faaliyetler olabilir. Yemek yaparken, çamaşır asarken, ev temizlerken çocukları sürece katmak önerilebilecek etkinliklerdir. Çocukları kendi güvenli ortamlarında yani evlerinde serbest bırakıp keşfetmelerine, meraklarını gidermelerine, kendi kendilerine oyunlarla problem çözmelerine olanaklar sunulmalıdır. Biraz sıkılmalarına, okullarını ve sosyal ortamlarını özlemelerine de fırsat bırakılmalıdır.
Eğer mümkünse sınıfta bulunan arkadaşlarıyla görüntülü konuşma, sohbet etme, çevrim içi bir uygulama ile karşılıklı fiziksel egzersizler yapma gibi çocukların akranlarından kopmamalarını sağlayacak alternatifler düşünülmelidir. Böylelikle hem akranlarının da kendisiyle aynı durumda olduğu gösterilir hem de uzaktan da olsa sosyal becerilerinin gelişmesine katkı sağlanabilir.
5. Açık havada yapılacak ne tür etkinliklerle sürece katkı sağlanabilir?
Koronavirüsün çeşitli materyallerde kalma sürelerine ve evde kalmanın önemine dair bilgiler ailelerin parklara gitmekten çekinmesine, çocukların açık hava oyunları ve etkinliklerinden fazlasıyla uzak kalmasına neden olmaktadır. Bu süreci rahatlatmak adına (eğer mümkünse) evin önünde ya da yakınında yetişkinin az olduğu bir alanda veya sosyal mesafeye dikkat edilerek çocukların doğa ile iç içe olması evde geçirdiği zamanın yanında dinlendirici bir ortam değişikliği olacaktır. Hijyen kuralları ve gerekli önlemler konusunda hassas davranarak toprağa dokunmasına, hayvanlar için yem ve su bırakmasına yönelik imkânlar sunmak, hem kaygısını azaltacak hem de günleri verimli kullanabilmesine katkı sağlayacaktır. Bunlara ek olarak çocuk demenin oyun demek olduğunu unutmamak ve oyunun her çocuk için sosyal bir hak olduğunun bilincinde olmak bu süreçte çok önemlidir. Çocuğun kısa bir süre de olsa açık havada koşabileceği, oyunlar oynayabileceği ortamlar oluşturmak ve dolayısıyla solunum, sindirim gibi bedensel sistemlerini dengelemek gerekmektedir.
Kaynak: SETA