Modernizmin Sinsi İdeolojisi
28 Eylül 2020Arap Halkları “İsrail’le Normalleşme”ye Karşı
8 Ekim 2020AVM Çocukları Tehlikede
Bu yazıyı okumak için herhangi bir yere oturduğunda hareketsiz kaldığınızı zannediyorsanız, yanılıyorsunuz.
Siz sandalyede otururken Dünya kendi etrafında saatte 1670 kilometre, Güneş’in etrafında saniyede 30 kilometre hızla dönüyor.
Dünya’nın etrafında döndüğü Güneş de Samanyolu Galaksisinin merkezinde saniyede 250 kilometre hızla dönerken bu Samanyolu Galaksisi de, evrenin içinde yaklaşık olarak saniyede 600 kilometre hızla ilerliyor.
Yazıyı okumayı bitirdiğinde evren içinde yaklaşık 360 bin kilometre yol almış oluyorsun. Ama bu hızlı yolculuğun farkında bile değilsin.
Evren, sözlük anlamı itibarı ile “gök varlıklarının bütünü, kâinat, kozmos” anlamına geliyor.
Psikolojide ise evren, “kişinin içinde yaşadığı, ilişkide bulunduğu ortam” olarak tanımlanarak insanın yaşam alanında içinde bulunduğu ruhsal durumlar kastediliyor.
Aslında evren, her şey, her şeyi kapsayan en büyük küme. Bizler ise bu kümenin alt kümelerinden yalnızca bir tanesiyiz.
Vücudumuz da tıpkı evren gibi sürekli hareket hâlinde, biz uyurken bile çalışıyor. İnsan bir âlem (evren), âlem bir insan gibi. Ve bu evrende canlılığın ilk şartı hareket. Hareketsizlik; yaşadığımız dünyayı da öldürüyor, içindeki canlıları da.
İçtiğimiz su bile uzun süre bir kabın içinde hareketsiz kalırsa içilmez hâle geliyor yani ölüyor. Durgun sularda abdest bile alınması sakıncalı görülüyor. Bitkiler de hareketsiz kaldıklarında canlılıklarını kaybediyorlar. Özellikle kapalı yerlerde bakılan kedi, köpek gibi hayvanlarla kapalı ve dar alanlarda yetiştirilen tavuk, hindi, sığır ve inek gibi hayvanlar bir süre sonra hareketsizlikten dolayı birçok özelliklerini yitiriyorlar.
Kısacası hareketsizlik bütün canlıları öldürüyor.
Bütün canlıları etkileyen hareketsizlik insana ne yapar? Onu da uzmanı söylesin.
“Bir gün içinde basit veya karışık, derin ya da yüzeysel herhangi bir şeye veya olaya hayret etmiyorsanız ölmüşsünüz demektir.” diyor Prof. Dr. Sinan Canan.
İnsanın aslından çok farklı gibi görünse de mikroskopla görünebilen sirke sineği ile yüzde 80 oranında benzer olduğuna dikkat çeken Prof. Canan’a göre tabiatta birçok şey çok karmaşık gibi görünse de aslında her şey çok sade ve basit.
“Tabiatta hayvanlar ve bitkiler birbirini eksikleri sayesinde tanıyorlar; maalesef biz bunu gerçekleştiremiyoruz. Eksiklerimizi görebilsek kazançlı çıkacağız, konfor bizi öldürüyor ve gücümüzün farkında olmadığımız için depresyona giriyoruz.”
“Hep aynı fikirde olan insanlarla vakit geçiren insanların kafası bir süre sonra çalışmamaya başlar, farklı fikirlere sahip insanlarla bir araya gelip zaman geçirdiğimizde zihnimiz açılır, değişik düşünceler bizi geliştirir ve beynimizde kenarlar oluşmasını sağlar. İki şey arasında oluşan kenar, ben buna kenar etkisi diyorum, o kenarda birçok şey birikir, toplanır. İnsanı insan yapan, hayatın anlamını sorgulaması ve soru sormasıdır.” diyor.
Prof. Canan şöyle devam ediyor:
“Niye ailemiz bizden maaşlı çalışmamızı istiyor? Bir tutkumuz varsa, onu hobi olarak yapalım ama mutlaka SGK’lı bir işimiz olsun. Neden?
Çünkü dengeye ihtiyaç duyuluyor. Gelir giderimiz belli olsun. Geleceğimiz garantide olsun. Bu, hayatta kalmaya çalışan (survival modundaki) toplumların davranışıdır. Yani ihtiyaçlar piramidinin en altında, sağ kalmaya çalışan kişilerden bahsediyoruz.
O yüzden, elimize para geçerse, onunla hemen emlak yatırımı yapıyoruz. Neden?
Sanki bir deprem onu yerle bir edemezmiş gibi, onu bir güvence olarak gördüğümüz için.
Yarını görebilmenin öngörülebilir olmanın iyi bir şey olduğunu sanıyoruz. Neden?
Mesaili çalışıyoruz, ürettiğimiz medeniyette trenin, uçağın, yemeğin bir saati var. Fakat zihnimiz ve bedenimiz böyle çalışmıyor. Her gün aynı saatte aynı şeyi yer ve hep aynı şeyi yaparsanız vücudunuzda arızalar çıkmaya başlar. Aynı şeyi yemek metabolizmanızı, sürekli aynı hareketleri yapmak kemik yapınızı bozuyor.
Sadece betonda oynayan, düz zemin dışında bir yerde yürümeyen AVM çocuklarında denge sorunlarına rastlanıyor. Engebe olmayınca uyarılmayan sistem, gelişmiyor. Beyninizi zorlamazsanız, küçülüyor. Yeni bir şey öğrenmek, bir enstrüman çalmaya başlamak, yeni bir yere taşınmak, beyni çok geliştiriyor. Bir sorun varsa, beyin gelişiyor. Sorun, dert yoksa, beyin çürümeye başlıyor. Aynı mezardaki gibi.”
Ne diyor İnşirah Suresi 7. ayet; “Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.”
“Rahat zahmette, zahmet rahattadır” sözü ne kadar doğru.
Yaşar Süngü, Yeni Şafak