İsrail Güçleri Yardım Kolilerine El Koydu
1 Nisan 2020Kudüs Eski Müftüsünden Zekât Fetvası
2 Nisan 2020Sosyal Medya ve Yarının Mücadelesi
Hem Müslümanların hem de Müslüman olmayanların ahlaki çoğunluğunda dağınıklık ne kadar uzun sürerse her iki tarafın da aşırı olan yanlıları gündemi belirlemeye devam edecektir.
Müslümanlar, Endülüs’te Reconquista (Hristiyanların onları oradan yok etme çabalarına karşı) orayı savunma mücadelesinde başarısız oldular. Vatanından sürgün edilirken bir çocuk gibi ağlayan Granada’nın son Müslüman hükümdarı Bo Abdil (Ebu Abdullah) gibi acı çekmeden İslam ve Avrupa hakkında hiçbir tartışma yapılamaz. Avrupa’ya aydınlanmayı getirmemize, sonra da İber Yarımadası’ndan tamamen uzaklaştırılmamıza nasıl da ağlayıp sızlanıyoruz.
Keşke bilseydik ve anlasaydık! Endülüs’ün kaybına ağlıyoruz; ama ne kadar da büyük bir kayıp olduğunu çok az düşünüyoruz. Güney Amerika’nın tamamı, Filipinler ve gerçek Amerikalılar, Katolik İspanya tarafından Müslümanların yok edilmesinden kısa bir süre sonra, ‘ele geçirildi veya keşfedildi.’ Yeteneklerimizi kendi kendimizle oynamaya kullanmasaydık dünya bugün çok farklı bir yer olacaktı.
Sonraki Endülüs?
Bugün başka bir devasa hata yapmanın tam ortasındayız. Sonuçta Endülüs’ün kaybını bu hata ile karşılaştırmak önemsiz hâle gelebilir. Bu hata yani kaybetmeyi göze alamayacağımız bu savaş, biz ve inançlarımız hakkında sosyal medyada anlatılanların kontrolüyle ilgilidir. Sosyal medya devriminin ortaya çıkışı, dünya tarihinde gerçekleşen bir önceki ‘sanayi devrimi’nden daha az bir oyun kurucu değildir. Sanayi devrimi daha önce önemsiz ulusları dünya güçlerine dönüştürmüş ve dünya güçlerini de sömürgeleşmiş karakollara indirgediği gibi sosyal medya devrimi de aynısını yapacaktır.
On yıl öncesine kadar bilginin kontrolü (ve dolayısıyla iktidarın kolları) varlıklı ve seçkin azınlığın elinde idi. Televizyonlarda gündemi belirleyen; Fox News, CNN ve BBC idi. Gazete ve dergilerde gündemi belirleyen; Washington Post, Time dergisi, The Times of London ve Le Figaro’ydu. Bu kanalların ve yayınların sahipleri, bir soykırımın kapsayıcı bir öneme sahip olup olmadığına karar verebilirlerdi. Yine bir lideri, tahttan indirilmesi gereken kötü bir adam ya da itaat edilmesi gereken bir kahraman olarak resmedebilirlerdi. Toplumların gözünde bu durumları yapanlar: “Tahtların arkasındaki güçlerdi ve tüm iplerimizi çekiyorlardı.”
Bugün bu medya kuruluşlarının hâkimiyetleri neredeyse bitti. Onların yerine bilgi ve haberlerimizi sosyal medyadan alıyoruz. BBC’nin YouTube kanalı 1 milyondan fazla aboneye sahipken, Zoella (bir yaşam tarzı blogcusu) 10 milyondan fazla. Fox News, 15 milyondan fazla Twitter takipçisine sahipken, Justin Bieber 90 milyondan fazla. Bu sayılar şaşırtıcı; ancak bireylerin ve bu küçük seslerin daha önce hiç olmayan bir seviyeyle sosyal medyada seslerini duyurdukları ise bir gerçektir.
Sosyal medyayla birlikte ilk defa bizler (onların belirlediği uzmanların hakkımızda konuşması dışında) kendimiz ve inançlarımız hakkında rahatça konuşabiliriz. Taraflı bir tutumla, bizler için filtreleme yapan haber kuruluşlarının engelini aşarak hakkımızda uygulanan bu haksız tutumları sosyal medya aracılığıyla tartışıp değerlendirebiliriz. Bu sayede Müslüman topluluklar “sözde toplumun liderlerince” konuşulmak yerine kendileri artık kendi haklarında konuşabilecek. Ancak sosyal medya aracılığıyla bilginin paylaşılması, insanlara daha fazla yer açması veya şeffaflığı belirtmede harika bir şey olsa da bu ağın elbette olumsuz yanları da var.
Bir sonraki Reconquista?
Sosyal medyayı kendi amaçları için sömürme aracı olarak ustaca kullanan kişi veya kuruluşlar, toplumun uç noktasında olan kişilerdir. Sivillere karşı şiddeti savunan ve şiddet eylemleri yürütmek için organize olmuş Müslümanların arasında aşırılıkçı taraflarıyla var olabilen gruplar da vardır.
Bir Müftü Menktweet’i veya Maher Zain tarafından akılda kalıcı bir videoyu paylaşan çok daha fazla Müslüman olabilir; ancak işleri yapan ‘aşırılık’ yanlılarıdır. Sadece fikirlerini yaymak için değil, onları koordine etmek için sosyal medyayı kullanıyorlar.(1) Ancak bazı bloklarda yazan sözde erken büyümüş bu yeni çocuklar, beyaz ırkçı-Nazi Müslüman karşıtı ekiplerin tabii ki gölgesinde kalıyor.(2) İnterneti kullanan çevrim içi biri olsanız bile sosyal ağlarda onları tespit edemezsiniz. Onların her makaleye yorum yaptığını, onlara engel olan herkese ağız dolusu laflar ettiklerini veya birbirlerini sonuna kadar desteklediklerini görebilirsiniz.
George Washington Üniversitesi’nde ‘aşırılık’ üzerine yapılan bir çalışmaya göre, “Beyaz ırkçıların ve Neo-Nazilerin sosyal medyada varlığının şaşırtıcı bir oranda arttığı gözlemlenmektedir.” Yine bu çalışmaya göre, “Twitter’daki beyaz ırkçılık hareketi, IŞİD sempatizanlarının sayısını aşarak yüzde 600 oranında olduğu belirtilmektedir.”(3)
Sosyal medya savaşını kaybedersek ne olur?
Aşırılığa karşı sosyal medya savaşını kaybedersek, en iyi senaryo şu anda üzerinde bulunduğumuz kaygan zeminde devam etmemizdir. Sürekli artan saldırıların ardından misillemeleri ve ardından tekrar karşı saldırıları görmemizdir.
En kötüsü ise orta yaşın marjinalleşmesi olur ve bunun sonucunda gelecek nesillerin psikolojik, politik ve teolojik sorunlarla karşılaşacağı anlamı çıkar.
Son söz
Açıkça söylemek gerekirse hem Müslümanların hem de Müslüman olmayanların ahlaki çoğunluğunda dağınıklık ne kadar uzun sürerse her iki tarafın da aşırı olan yanlıları gündemi belirlemeye devam edecektir. Bu yanlıların sesleri daha yüksek ve kalıcı olacak, sonrasında bu durum o meşhur dillendirilen ‘medeniyetler çatışması’ arayışına su taşıyacaktır.
Organize kötülük, her zaman dağınık iyiliği yenecektir. Eğer iyilik organize olursa, bu düzenin oyunu tamamen farklı bir seyir alacaktır.
Dipnotlar
- https://www.theguardian.com/politics/2017/may/25/social-media-extremism-and-fears-we-are-losing-the-online-war
- https://www.cjr.org/analysis/breitbart-media-trump-harvard-study.php
- https://cchs.gwu.edu/files/downloads/Nazis%2520v.%2520ISIS%2520Final_0.
Dr. Muhammed Wajid Akhter, https://muslimmatters.org/2018/01/09/social-media-and-the-struggle-for-tomorrow/
Kaynak: HaksözHaber (Çeviri: Durmuş Kancı)