Fidan Dikimi
7 Ekim 2019Namaz Saflarının Bireysellikle Ne Alakası Var?
12 Ekim 2019Öz Eleştiri
Arapça bir WhatsApp grubunda paylaşılan ve aşağıda tercümesini sunacağım öz eleştiriyi, oranını bilmesek de içimizde var olan ve içinde yaşadığımız ahlaki ve dinî durumu tasvir etmesi bakımından paylaşmaya değer buldum.
(Her paragrafın başında “garip günler, ne günlere kaldık” başlığı var. Bunları tekrar etmeden konuşma çizgisi koyacağım.)
-Evli çiftler, eşinin romantik olmadığını veya kendisiyle yeterince ilgilenmediğini ileri sürerek ihanet ediyor; sonra da suçsuz ve nezih olduklarını iddia ediyorlar.
-Gencecik kızlar, hayatlarının baharında hayvanların bile utanacağı fotoğraflar gönderiyorlar.
-Babalar ve anneler, çocuklarının yiyecek ve giyeceklerine önem veriyorlar; onların ruhuna ahlaki değerleri ekmeyi ihmal ediyorlar.
-Memurlar, maaşlarının azlığını bahane ederek işlerini hakkıyla ve ihlaslı olarak yapmıyorlar; Allah Teala’nın helal kazanca bereket vereceğini, haram kazancı ise bereketsiz kılıp yok edeceğini unutuyorlar.
-Genç kızlar ve erkekler, sokaklarda dolaşmak ve eğlenmekle saatler geçiriyorlar; namazın birinci rekâtında yoruyorlar.
-Genç kızlar ve genç erkekler, haz ve neşe içinde müzik dinliyorlar; Allah’ın kelamını duyunca göğe tırmanırcasına içleri daralıyorlar. Bilmiyorlar ki helal, haram ile karışık olmaz.
-Hoşumuza giden, lezzet aldığımız, az ve çok her şeyi satın alıyor ve yüzlerce para ödüyoruz; bir yardım sandığına rast geldiğimizde ise içine atmak için bozuk para arıyoruz, sandığın dibine ulaşınca çıkardığı ses ile böbürleniyoruz.
-İşe, okula, üniversiteye gecikmemek için saat kuruyoruz; sabah namazında Allah’ın huzuruna çıkmayı unutuyoruz. Hâlbuki her ikisini programlama imkânımızın olduğunu biliyoruz.
-Birbirimize küfrediyoruz ve Allah’ın kullarının namuslarına söz ediyoruz; “ağzından çıkan her sözü dikkatle takip edip kaydedeni” unutuyoruz.
-Olay çokluğundan şikâyet ediyoruz; “Bunu bizim emrimize vereni tenzih ederiz, hâlbuki o vermeseydi biz ona yaklaşamazdık” uyarısını unutuyoruz.
-Karşı cinsi tahrik edecek yerlerini gösteren elbiseleri giyen eşlerini ve kızlarını gördükleri hâlde; kendilerinin anlayış sahibi, medeni ve hür olduklarını ileri sürerek kıskanmayı ve erkeklik damarlarının kabarmasını unutmuş erkekler var. “Allah’ım, sonumuzu güzel eyle!”
-Rüşvet kahve oldu. Kadın erkek karışık hayat medeniyet oldu. Açık saçıklık zarafet oldu. Çıplaklık hürriyet oldu. İyi ve meşru olanı yaptırmaya çalışmak taassup, kötü olanı engellemeye çalışmak ise gericilik oldu.
-Şeytan daha işin başında bizi dünyada saptıracağını, ahirette ise bizden uzaklaşacağını açıkça söyledi; fakat “sağırız, dilsiziz, körüz ve akıl etmiyoruz”.
-Kalbi mahzun eden söz: “Şu uygarlık çağında”.
Bir kimseye günah işlemekten vazgeçmesini öğütlediğinde cevabı “Yalnız ben yapmıyorum, insanların çoğu bunu yapıyor.” oluyor. Hâlbuki Kur’an-ı Kerim’de “insanların çoğu” ifadesini araştırdığında bu sözden sonra “İnsanların çoğu bilmezler, insanların çoğu şükretmezler, insanların çoğu iman etmezler.” ifadelerini görürsün.
“Onların çoğu” ifadesini araştırdığında da, arkasından “çoğu yoldan çıkmışlardır, çoğu bilmezler, çoğu Hak’tan yüz çevirirler, çoğu akıl etmezler, çoğu dinlemezler.” ifadesi geldiğini görüyorsun…
Siz, Allah Teala’nın şöyle buyurduğu azlardan olun: “Kullarımdan hakkıyla şükredenler azdır”, “Onunla birlikte ancak pek azı iman ettiler”, “Öncekilerden bir topluluk, sonrakilerden de pek azı…”.
Paylaşılan mesaj burada bitiyor.
Az sayılamayacak kadar Müslümanın bu hâller içinde olduğu bir gerçektir. Şimdi oturup neden böyle olduk, nasıl düzelir sorularını sormak, kendimizden başlayarak elden geleni yapmak durumundayız.
Hayrettin Karaman, Yeni Şafak