Dünya nüfusunun 2050 yılına kadar 9,8 milyara yükselmesi ve buna bağlı olarak gıda ihtiyacının yüzde 60 oranında artmasının beklendiğini ifade eden Büyükuslu, Birleşmiş Milletler’e (BM) göre her yıl üretilen tüm meyve ve sebzelerin yaklaşık yarısının israf edildiğini aktardı.
Gıda israfının iki şekilde ele alınması gerektiğini bildiren Büyükuslu, şöyle konuştu:
“Gıdanın hasattan perakende seviyesine kadar kaybolan kısmı ‘gıda kaybı’, tüketici veya perakende seviyesinde israf edilen kısım ‘gıda atığı’ olarak ifade edilir. Sanayileşmiş ve gelişmekte olan ülkelerde aşağı yukarı aynı miktarlarda (sırasıyla 670 ve 630 milyon ton) gıda dağıtılmasına rağmen gıda kayıpları ve atıkları, sanayileşmiş ülkelerde kabaca 680 milyar USD ve gelişmekte olan ülkelerde 310 milyar USD’dir. Meyveler ve sebzeler ile kökler ve yumru kökler, diğer yiyeceklere oranla daha fazla israf edilme potansiyeline sahiptir. İnsan tüketimi için kişi başına toplam gıda üretimi, zengin ülkelerde yılda yaklaşık 900 kilogramdır. Bu da yoksul bölgelerde üretilen 460 kilogramın iki katıdır. Gelişmekte olan ülkelerde, kayıpların yüzde 40’ı hasat sonrası ve işleme seviyelerinde meydana gelirken, sanayileşmiş ülkelerde kayıpların yüzde 40’ından fazlası perakende ve tüketici seviyelerinde gerçekleşmektedir. Şu anda küresel olarak kaybedilen veya israf edilen gıdanın sadece dörtte biri kurtarılabilseydi, dünyadaki 870 milyon aç insanı doyurmak mümkün olacaktı.”
Gıda kayıpları ve israfın yüksek düzeyde ekonomik zarara ve çevre üzerinde olumsuz etkilere yol açtığını belirten Doç. Dr. Büyükuslu, bu israfın aynı zamanda su, toprak, enerji, emek ve sermaye kaynaklarının israfı anlamına geldiğini ve gereksiz yere üretilen sera gazı emisyonları ile küresel ısınmaya ve iklim değişikliğine etkide bulunduğunu ifade etti.
Gıda israfını önlemek için öncelikle sorunun kökenine yönelik yerel ve uluslararası ortak planlama yapılması ve eylemlerin harekete geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Büyükuslu, “Bunun için de öncelikle gıda israfının üretimden tüketiciye ulaşıncaya kadar hangi aşamalarda ortaya çıktığı tespit edilmeli ve israfı önleme stratejileri geliştirilmelidir.” dedi.
Sağlıklı gıda ve suya erişimde yaşanan sorunlar nedeniyle “gıda erişim adaletsizliği”nin ortaya çıkacağını dile getiren Büyükuslu, şunları aktardı:
“Dünya, gıda adaletsizliğinin sonuçlarını kitlesel göçler, kaos, kargaşa, çatışma veya savaş olarak yaşayabilecektir. Gıda erişiminin ekonomi odaklı gerçekleşmesi insanlık adına kabul edilebilir değildir. Daha iyi ekonomik koşullara sahip olanların sağlıklı ve yeterli beslenebilmesi, diğerlerinin açlığa ve sağlıksızlığa terk edilmesi bir insanlık ayıbıdır. Gıda israfı yönetilebilir ve engellenebilir bir konudur. Yeter ki bu konuda duyarlılık oluşturulsun ve hükûmetler, ilgili organizasyonlar, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri güçlerini birleştirip gerekli tedbirleri alma, uygulama ve yaygınlaştırma karalılığını gösterebilsinler.”
Türkiye’deki gıda kaybı ve israfa da değinen Doç. Dr. Nihal Büyükuslu, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Gıda Kaybı Endeksine göre 2016’da üretilen gıdanın yüzde 13,8’inin tarımsal işleme seviyesinde kaybolduğunu kaydetti.
Bu rakama perakende, gıda hizmetleri ve hane halkı seviyelerinde gerçekleşen gıda israfının da eklenmesi hâlinde rakamın daha da büyüyeceğine işaret eden Büyükuslu, “Ülkemizde Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı 2018 Türkiye İsraf Raporunda, tüketicilerin yüzde 5,4’ünün kalan yemekleri attığı, satın alınan gıdanın yüzde 23’ünün ise tüketilmeden çöpe atıldığı belirtilmektedir. Aynı çalışmaya göre alışverişe liste yaparak gidenlerin oranı ise yüzde 31’dir. Bir başka deyişle önemli bir tüketici kesimi, plansız alışveriş yapmaktadır.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanlığı 11. Kalkınma Planı, bakanlıkların BM işbirliği ile yaptıkları çalışma ve kampanyalara değinen Büyükuslu, 2013’te başlatılan “Ekmek İsrafını Önleme Kampanyası” ile ekmek israfında yüzde 18’lik azalma olduğunu ve 300 milyon liralık tasarruf sağlandığını bildirdi.
Her gün milyonlarca insanın aç kaldığı bir dünyada gıda kaybını ve israfını azaltmanın çok önemli olduğunu vurgulayan Büyükuslu, israfla ilgili yapılması gerekenleri anlatarak, şu ifadeleri kullandı:
“Sağlıklı gıda kaynaklarının üretilmesi/sağlanması ve gıdaya erişim konusunda bugün yapılması gerekenler bugün yapılmalıdır; çünkü yarın çok geç olacaktır. Ulusal stratejinin başarısı, kamu sektörü, sanayi, tüketiciler, akademik çevre ve sivil toplum kuruluşlarının iş birliğine bağlıdır. Ürettiğimiz gıdanın kullanımını en üst düzeye çıkarmak için küresel ve yerel olarak eylemler gereklidir. Yiyecek israfı ile bu yiyeceği üretmek için kullanılan tüm kaynakların -su, toprak, enerji, emek ve sermaye dâhil- boşa gideceği düşüncesiyle sorumlu tüketici bilinci oluşturulmalıdır. Bunun yanı sıra akıllı gıda üretim teknolojileri ve üretici bilinci ile sera gazı emisyonlarına yol açarak iklim değişikliğine katkıda bulunan düzenli depolama alanlarındaki gıda kayıp ve atıklarının bertaraf edilmesi sağlanmalıdır.”
Her bir tüketicinin bireysel olarak günlük hayatlarında yapacakları küçük değişikliklerle gıda kaybını ve israfını azaltmasının mümkün olduğunu dile getiren Doç. Dr. Büyükuslu, bireysel olarak yapılabilecek bazı adımları sıraladı.
Kaynak: AA